22 Temmuz 2015 Çarşamba

Tess Gerritsen - Diriliş



Tess Gerritsen'ın son kitabı "Diriliş" de okunanlar kervanına eklendi ve size yazılmaya hak kazandı:) Kitabın rizolli&isles karakterlerini barındırdığını duyunca koşa koşa büyük bir mutlulukla almıştım zaten. Zira bu iki karakterin geçtiği kitaplar genelde Tess Gerritsen'ın en sevdiğim kitapları oluyor. Bu kitabı da çok sevdim. Konumuz şöyle:

“Bir daha yaşayabilmek için iki kere ölen benim.” 
Her şey, usta bir avcı olan Leon Gott’un, evinin garajında ölü bulunmasıyla başlar. Dedektif Rizzoli ve Doktor Isles bu esrarengiz ölümün detaylarını araştırdıkça aralarında benzerlikler bulunan diğer vakalara ulaşırlar. Nihayetinde, yaptıkları araştırma onları altı yıl önce bir safari sırasında Afrika’da işlenen turist cinayetlerine kadar götürür. Gözü pek ikilinin, katliamların ardındaki sır perdesini kaldırmak için o lanetli safariden kurtulabilen tek kişiye, Millie Jacobson’a ulaşmaları gerekir. Ancak genç kadın hâlâ tehlikede olduğunu düşünmektedir ve hayatta kalma mücadelesi vererek geçirdiği günleri hatırlamak istemiyordur. Bu yüzden Rizzoli ve Isles için, Millie’yi ikna etmek ve bu sıra dışı cinayetleri aydınlatmak düşündükleri kadar kolay olmayacaktır. 

Tanıtım yazısı, içeriği açıklama açısından yeterli olduğundan ve ben kendimi kaptırıp ipucu vermek istediğimden konu hakkında çok fazla şey yazmayacağım. Olaylar 6 yıl önce Afrika'da ve günümüzde Bostan'da geçiyor. 6 yıl önce Afrika'da yaşananlar Millie isimli karakterin ağzından anlatılıyor. Benim kitapta bayıldığım, çok severek okuduğum kısımlar da bunlar oldu. Tess Gerritsen o kadar güzel ve dozunda betimleme yapıyor ki kitabı okurken zaman zaman o safari gezisinde olmak nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim. Ki zaten Tess Gerritsen bu kitabı yazmadan önce bizzat Afrika'ya gitmiş. Kitabı yazmak için araştırma yapmaktan çekinmeyen yazarlara çok saygı duyuyorum. 

Ayrıca kitapta Tess Gerritsen'ın eski kitaplarında geçen bazı olaylara atıflar da var. İlk defa Tess Gerritsen kitabı okuyorsanız "bu bahsettiği olay ne ki" diye düşünebilirsiniz. 

Yine tek solukta okunacak bir Tess Gerritsen kitabı olmuş, Rizzoli&isles karakterlerini barındırması daha da güzel olmuş. Çok yüksek tempolu bir olay örgüsü olmasa da severek ve beğenerek okuduğum bir kitap oldu. Tavsiye ediyorum.

Keyifli okumalar

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Wulf Dorn - Şizofren



Ve yine bir Wulf Dorn kitabı ile karşınızdayım :) Yazarın ilk okuduğum kitabı "Psikiyatrist"i çok beğenmiş ve blogumda yorumumu yazmıştım. Bu yazarda cevher var diyerek bir diğer kitabı olan "Şizofren"i aldım. Okudum ve tabi ki beğendim. Konumuza göz atacak olursak:

  "Ne kadar zaman geçtiği önemli değil
Ne kadar değiştiğin önemli değil
Sessizlik seni çıldırtmaya devam edecek
Ve dehşetin soğuk pençesini hissedeceksin

Psikiyatr Jan Forstner başarısız bir evlilikten ve işini kaybettikten sonra doğduğu yer olan Kahlenberg’e geri döner. Yirmi üç yıl önce, küçük kardeşi iz bırakmadan ortadan yok olmuş, hemen ardından babası bir araba kazasında ölmüştür. Kardeşinin başına gelenlerle ilgili belirsizlik ve babasının korkunç kaybı Jan’ın ruhsal durumunu belirler ve onu rahat bırakmaz.
Kâbuslarını geride bırakmayı ve tekrar yaşamaya başlamayı istiyordur, ama klinikteki bir hasta intihar edince, Jan kendisini yirmi üç yıldır gizli kalmış korkunç sırrı açığa çıkaracak olan soruşturmanın içinde bulur…"

Tanıtım yazısından da anlayacağımız üzere baş karakterimiz Jan, kaybedenler kulubünün daimi üyesi niteliğinde. Önce ailesini, sonra işini ve eşini kaybediyor. Artık hayat amacını kaybetmişken, babasının eski iş ortağı kendisiyle iletişime geçip onunla beraber çalışmasını istiyor. Fakat bir şartı var: Jan klinikte psikiyatrist olarak çalıştığı süreçte psikolojik tedavi görecektir. Jan, başka alternatifi olmadığı için teklifi kabul ediyor ve çalışmaya başlıyor. Bir gün işe giderken bir genç kadının intiharına denk geliyor ve kadının, çalıştığı klinikte tedavi görmüş bir hasta olduğunu öğreniyor. Zamanla gelişen olaylar Jan'ı bir bilinmezliğe sürüklüyor. Bir yandan geçmişin hayaletleriyle uğraşan Jan diğer yandan çevresindeki gizemi çözmeye çalışıyor.

Konudan da anlaşılacağı üzere Wulf Dorn merakınızı perçinleyecek bir olay örgüsü yaratıyor. Okurken meraklanıp kitabı elinizden bırakamayacak hale geliyorsunuz. Kitap dilinin çok akıcı ve yalın olması da sürükleyiciliğini arttırır nitelikte. Kitabın sonunda ise Wulf Dorn okuyucuyu ters köşe yapıyor. Kitabın sonlarına doğru her polisiye kitapta yaptığım gibi bir kaç teori ürettim fakat yazarın hayal dünyası benimkinden geniş olduğu için tahminlerim tutmadı. Sürpriz bi son ile karşılaştım:)

Gerilim-polisiye türünün bu güzel örneğini okumanızı öneriyorum. 

Keyifli okumalar:)

9 Temmuz 2015 Perşembe

Stephen King - Diriliş



Bugün sizlere ilk defa elimde bu kadar sürünen bir Stephen King romanını tanıtacağım: "Diriliş". En sevdiğim yazarlardan biri olan Stephen King'in çıkardığı yeni kitaplarını belki eski romanlarının tadını bulurum diye alıyorum ama malesef hayal kırıklığı yaşıyorum. "Diriliş" de bana hayal kırıklığı yaşatan kitaplar kervanına katıldı. Kitabın tanıtım yazısı şu şekilde:

New England'ın ufak bir kasabasında küçük bir çocuk ile kasabanın yeni rahibi arasında gizli bir takıntıyı temel alan derin bir bağ oluşur. Ancak, ailesinin başına korkunç bir felaket gelen genç rahip Tanrı'yı lanetleyerek kasabayı terk eder.

Aradan yıllar geçer. Artık bir yetişkin olan küçük çocuk, parçası olduğu rock gruplarıyla bütün ülkeyi dolaşırken eski dostu ile tekrar karşılaşır ve bu karşılaşma şeytanın bile aklına gelmeyecek bir anlaşmayla perçinlenir...
Elli yıllık bir dönemi anlatan ve Stephen King'in şimdiye dek yazdığı en dehşet verici sonla noktalanan Diriliş, King'in neden "dünya edebiyatının merkezinde olduğunu" (Margaret Atwood, New York Times) tartışma götürmez bir şekilde kanıtlayan eşsiz bir şaheser.

Tanıtım yazısı her ne kadar ilgi çekici olsa da sayfaları çevirip romanın tek düze bir şekilde ilerlediğini fark edince ilginiz gitgide azalıyor. Stephen King romanlarının tipik ögelerine bu kitapta da rastlıyoruz: Ana karakterin ruhsal betimlemesine, iç dünyasına önem verilmesi, doğaüstü olaylara yer verilmesi gibi. Kitap bir günlük kıvamında ilerliyor. Ana karakterimiz Jamie Morton 6 yaşındayken başlıyor ve 56 yaşındayken bitiyor. Kitapta da tanıtım yazısında dendiği gibi bu elli yıllık dönemde yaşananlar anlatılıyor.

Açıkçası okurken sıkıldığım bir roman oldu ve romanlarda heyecan uyandırıcı olay örgüsünü seven biri olarak fazlaca yavan geldi. Sonunu da iddia edildiği gibi "dehşet verici" bulmadım. Benim yorumlarım bu şekilde, okuyup okumamakla ilgili tercih size ait:)

Keyifli okumalar.